En başta
benim hayat amacımı söylerek başlayacağım. Sonra sizlere, sizinkini bulmanızın
ne kadar önemli olduğunu göstermeye
çalışacağım. Umarım yardımcı olabilirim. Benim bu hayattaki amacım “İnsanları
değiştirmek, onlara bir şeyler katmaya çalışmaktır.” Benim amacımın sınırları
yok. Belki de dünyadaki en zor amaçlardan biri benimkidir. Ama bu bir engel
değil. Hedef ne kadar büyükse, ulaşamasanız dahi yükseklere çıkmış olursunuz.
Kaybedecek bir şeyiniz yok.
Peki mesleğimizle, yani eczacılık ile bu amacın
nasıl bir ilişkisi var? Bu çocuk ne diyor böyle? Eminim kafanızı bu sorular
kurcalıyordur. Merak etmeyin yazının sonunda sizlere de bir amaç edindirmek
istiyorum. Umarım başarılı olurum. Konuya
mesleğimizin sosyolojik tanımı ile giriş yaparsak.
Eczacılık: Halk arasında her gelir düzeyi ile, her zeka
seviyesi ile, her türlü kişilikte insan ile devamlı ilişki içinde olan bir
meslek grubudur. Kısaca birinci seviyede mesleki amacı olması gereken bir
meslek grubudur. Sağlık profesyonelleridir.
Bizler mesleğimizi icra ederken eğer bir amacımız var ise,
mesela “Ben iletişim içinde olduğum/olacağım herkese akılcı ilaç kullanımını
öğreteceğim.” gibi bir amacınız var ise; Siz eczanenize gelen veya rastgele çay
muhabbetine gittiğiniz misafirlere bu konu hakkında bilgi verirsiniz. Kısaca
onların hem biyolojik hem fiziksel olarak rahatlamalarına yardımcı
olabilirsiniz. Ve bu sizin amacınız olduğu için bu amaç uğruna tek bir cümle
dahi kursanız, üniversitede okurken çektiğiniz tüm o zorlukları, uykusuz
gecelerinizi hatırlayıp mutlu olursunuz. Ne mutlu bana. Bak birini daha
bilgilendirdim. Belki artık maddi bütçesini kısıtlamayacak. Gibi gibi bir çok
düşünce aklınıza gelebilir.
Unutmayın bir insanı değiştirmek. Toplumu
değiştirmektir. Toplumun en küçük birimi ailedir. Ailenin en küçük birimi ise
bireylerdir. Siz bir bireyi değiştirebilirseniz bu domino etkisi oluşturabilir.
Mesleki amaç sizin hem mutlu olmanızı sağlar, hem de günlerinizin daha değerli
olmasını sağlar.
Peki ben neden bir amaç edinmeliyim diyorsunuzdur halen.
Örneği herkesin bildiği bir kısa hikaye ile vereceğim. Herkes bir babanın
oğullarına ders vermek için çubukları kırması olayını bilir. En azından
hayatında bir kere duymuştur. Bu hikaye aslında çok önemlidir. Baba en başta
bir çubuk alır ve kolayca kırar. İki çubuk alır ve yine kolayca kırar. Sonra
bir düzine çubuk alır ve çubukları kıramaz. Herkes bu hikayede anlatılmak
istenenin sadece birlikten güç doğar olduğunu sanır. Aslında farklı bir yorumu
daha vardır. Bir çubuk amaçsız insanı simgeler. İki çubuk hayatta en azından ne
yapmak isteği hakkında fikirleri olan insanı simgeler. Babanın kırmaya
çalıştığı çubuk sayısı arttıkça insanın kişiliği oturur. Bu aslında insanın
yavaş yavaş her çubukta bir amaç edinmeye doğru gitmesi demektir. En sonunda
bir noktaya gelinir ki insanın kişiliği iyice oturmuştur ve sağlam bir amacı
vardır. İşte o zaman baba ne yaparsa yapsın, elleri ile o çubukları kıramaz.
Aslında bu hikayede babanın dışarıdan çubuğu kırmak için harcadığı güç, dış
etkenlerdir, karşılaştığınız zorluklardır, hayal kırıklıklarıdır. Sizin
amacınız oluşmaya başladığı anda uygulanan bu güç sizleri daha az etkilemeye
başlar. Aslında amaç edinmenin ne kadar önemli olduğunu da anlatıyormuş baba
bize. Ne bilge adammış. Bir amacı vardı ve bu amacına ulaştı.
Sıra bizim
amacımızda. Kendi amacımızı bulmakta. Peki sorar gibi oldunuz, “Biz nasıl amaç
ediniriz?” Diye. Herkesin yaşadıkları bir olmadığı için maalesef sizlere bunun
kesin yöntemini veremem. Her şey sizin elinizde.
Bu örnek her şeyi somut olarak
ortaya koyuyor. Konuyu dağıtmadan toplarsam. Mesleği eczacılık olan bir insan
asla kendi için bu hayatta yaşamıyordur. Kesinlikle diğer insanlara yardım
etmek için vardır. Ve eğer mesleki bir amacı var ise, hayattaki zorluklara
karşı daha dirençli olur. Ve insanlara da yardımı dokunabilir.
Umarım sizler de
bir hayat amacı edinebilirsiniz. Ve başka insanların edinmesine de vesile
olabilirsiniz.
Ali Şensoy
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder